Erol Rizaov: Başbakan Mickoski'nin en büyük hedefi nedir?
Makedonya'nın AB üyeliğinin en önemli devlet çıkarı olduğu ve Avrupa entegrasyonunun bu hükümetin en büyük hedefi olduğu yalanları nihayet sona erecek mi?

Kuzey Makedonya'nın duayen gazetecisi Erol Rizaov nezavisen.mk haber sitesinde yazmış olduğu köşe yazısında önemli konulara değindi. Rizaov ''Başbakan Mickoski ve bakanları, Makedonya'nın Avrupa Birliği üyeliğinin en büyük devlet çıkarı olduğu ve Avrupa entegrasyonunun bu hükümetin en büyük hedefi olmaya devam ettiği yönündeki yalanlarını nihayet bırakacaklar mı? En büyük hedefleri partinin çıkarı olan yerel seçimleri kazanıp mutlak iktidara gelmek ve bir rejim kurmaktır. VMRO-DPMNE otoriter bir yönetimle yönetilmediği, hayali düşmanları ve hainleri olmadığı sürece işleyemez'' ifadelerinde bulundu.
Erol Rizaov'un köşe yazısının özetini siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz:
Seçim öncesi yolsuzluk kampanyasının, yüz milyonlarca avroluk yeni borçlanmalarla tam gaz devam ettiği aşikar. Reformların ve AB üyeliğinin bir on yıl daha bekletilmesi, dünyadaki büyük jeostratejik değişimlerin yol açtığı fırsatları kaçırmak ve değerli zamanı boşa harcamak anlamına gelen apaçık tehlikeli bir doktrindir. AB ile müzakerelerin içerideki ablukası, geri dönüşü olmayacak bir noktaya getirildiğini sandığımız elde edilen sonuçların nihayet tamamen değersizleştirilmesine kadar devam edecektir. Ama VMRO-DPMNE bunu başarabilir ve ülkeyi AB ile ilişkilerde son otuz yıldır olduğu gibi daha da elverişsiz koşullarla başlangıç noktasına döndürebilir.
Hükümetin vizyonu nereye kadar?
Belediye seçimlerinde zaferin büyüklüğüne bağlı olarak erken genel seçimlere gidilmesi de mümkün. Hükümetin Makedonya'nın geleceğine ilişkin "vizyon"u burada sona eriyor; ilerleme ve Avrupalılaşma yolunda ilerleyen Makedonya, felaket niteliğinde bir belirsizliğe sürükleniyor.
Devletin en önemli önceliğinin reformlar, müzakereler ve AB üyeliği olduğu yolundaki mevcut zorlama dramatik açıklamalar, Arnavutluk, Karadağ, Ukrayna ve Moldova'nın büyük bir kesinlikle AB'nin yeni üyeleri olduğu haberini engellemek ve değersizleştirmek için yapılmış trajikomik bir girişimdir.
Brüksel ve Bulgaristan'dan müzakerelerde başka veto olmayacağına dair garantiler isteniyor, AB üyeliği için en güçlü garantinin tüm parti ve hükümet taahhütlerinde yer alan ancak hayata geçirilmeyen reformların başarıyla uygulanması olduğu gerçeği ise görmezden geliniyor.
Arnavutluk AB'ye katıldıktan sonra ne olacak?
Doğru soruları ancak birkaç düşünceli insan, kamu figürü ve gazeteci soruyor; ne başbakan, ne hükümet, ne de iktidar partileri akılcı bir cevap veremiyor. Arnavutluk, Karadağ, Ukrayna ve Moldova'nın katılımıyla yeni üye kabulünün süresiz olarak durdurulmasının ardından Makedonya'da ne olacak?
Bugünden bakıldığında imkânsız gibi görünse de Sırbistan, AB üyeliğinde Makedonya'yı geçebilir. VMRO-DPMNE'nin üst düzey yetkilileri yakın zamana kadar Arnavutluk'un Makedonya'dan önce müzakerelere başlama şansının olmadığını ileri sürüyorlardı. Ama oldu. Söz konusu yetkililer, Arnavutluk'un AB üyeliğinin neredeyse imkânsız olduğunu ileri sürdüler. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Antonio Costa ise yaptığı açıklamada, Arnavutluk ve Karadağ'ın 2030 yılından önce AB'ye üye olma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.
Başbakan ve hükümet koalisyonunun reformları hayata geçirmekten ve Makedonya'nın AB üyelik müzakerelerini sürdürmekten daha büyük bir ulusal çıkarı yok ama bunun üzerinde çalışmalılar, kamuoyuna yalan söylememeli ve AB'ye şartlar koymamalılar. Bunun için muhalefetin açık desteği ve uzatılmış bir uzlaşı eli var. Bu, Makedonya'da VMRO-DPMNE muhalefetteyken hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Başbakan Mickoski ve koalisyon ortaklarının ciddi şekilde ele alması ve cevap bulması gereken birkaç önemli soru daha var. Arben Taravari ve İttifakı'nın iktidar koalisyonundan ayrılmasının tek nedeni yerel seçimler ve DUI ile işbirliği mi, yoksa hükümetin AB ile müzakereleri engellemesi de mi söz konusu? Üçlü koalisyon "Vredi (Vlen)", VMRO-DPMNE ile ortaklığın temel ön koşullarından biri olan AB üyeliğine olan kesin bağlılığını göstermiş, sanki bu vaadi unutmuş gibi, siyasi faaliyetini esas olarak muhalefetteki DUI ile daha fazla yüzleşmeye ve VMRO-DPMNE'nin egemenliğine açıkça boyun eğerek bazı kazanılmış mevkilerin kazanılmasına yöneltmiştir.
Hem "Vredi (Vlen)" hem de VMRO-DPMNE, Taravari'nin DUI ile olası işbirliğinden dehşete düşmüş durumda. Başbakan Hristijan Mickoski'nin, erken parlamento seçimleri sonrasında her iki siyasi partinin de Meclis'te rahat bir çoğunluk sağlaması halinde, başka koşullar altında DUI ile işbirliği yapıp yapmayacağı ve bir koalisyona girip girmeyeceği konusundaki cevabını duymak oldukça ilginç olacaktır. DUI ile VMRO-DPMNE arasında on yıldır devam eden hükümet yönetmesinin geçmiş deneyimleri göz önüne alındığında, bu durum ancak saflar için sürpriz olacaktır.