Balkanlar’da kimlik çatışmaları ve savaşların etkisi: Sevba Abdula’dan derin bir bakış

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu olan Abdula, Balkan Studies Foundation (Balkan Çalışmaları Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı olarak bölgeye dair akademik ve entelektüel katkılar sunmaya devam ediyor.

Kuzey Makedonya Yayın: 24 Nisan 2025 - Perşembe - Güncelleme: 24.04.2025 10:11:00
Editör - Administrator
Okuma Süresi: 11 dk.
312 okunma
Google News

Balkanlar… Sadece coğrafi bir bölge değil; aynı zamanda tarih, kimlik ve ötekilik üzerine yüzyıllardır yazılmış karmaşık bir anlatılar bütünü. Bu karmaşık anlatıların içinden süzülen bir isim Sevba Abdula. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu olan Abdula, Balkan Studies Foundation (Balkan Çalışmaları Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı olarak bölgeye dair akademik ve entelektüel katkılar sunmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde tanıtımını yaptığı "İktidar, Tarih ve Kimlik: Sırplarda Ötekinin İnşası" adlı kitabıyla, tarihsel belleğin nasıl siyasal kimlikler ürettiğini sorgulayan Abdula, sadece akademik dünyada değil, kamuoyunda da dikkatle takip edilen bir ses haline geldi. Kitap, Balkanlar’daki kimlik inşası süreçlerinin, iç savaşların ve etnik çatışmaların ötekileştirici etkilerini derinlemesine ele alırken, aynı zamanda bölgenin tarihsel mirasına dair önemli soruları gündeme getiriyor.

Biz de bu vesileyle, Sevba Abdula ile bir araya geldik; ötekileştirme pratiklerinden Balkan siyasetine, kimlik çatışmalarına kadar uzanan geniş bir yelpazede keyifli ve düşündürücü bir söyleşi gerçekleştirdik. Abdula’nın Balkanlar’a dair derinlemesine analizleri, bu bölgenin geleceği üzerine önemli ipuçları sunuyor ve genç nesil için umut vaat eden bir bakış açısı oluşturuyor.

Kişisel sorgulamadan doğan eser

"1991’de, o dönemin acılarını çok yakından hissettim. Bit Pazarı’nda yaşadığım gaz bombası olayı, zihnimde silinmeyen bir iz bıraktı. O gün evimizin önüne atılan gaz bombasıyla uykudan ağlayarak kalktım. O anı hiç unutamıyorum", diyor Sevba Abdula, kitabının ardındaki kişisel motivasyonu anlatırken.

Savaşın, küçük bir çocuğun zihinsel sürecini nasıl şekillendirdiğini anlatan Abdula, o dönemdeki mülteciler ve iç krizlerin, kimlikleri ve toplumsal ilişkileri nasıl etkilediğini sorgulamaya başladığını belirtiyor. “Savaşı biz iyi hissettik yani küçüklüğümüz böyle bu savaşın ortasında geçti. Bosna, Boşnak, Kosova, Arnavut, Sırp… Bütün bu hikâyenin ortasında kaldık. Niye böyle bir şey oldu? Niye birileri diğerine düşmanca bir tavır gösteriyor?” diyerek, bu kişisel sorgulamanın, akademik merakına nasıl dönüştüğünü vurguluyor. Abdula, Balkanlar’daki kimliklerin sadece bölgesel bir olgu olmadığını, küresel siyasal yapılarla da şekillendiğini ifade ediyor.

Kitap, işte tam da bu sorulara yanıt arayan bir araştırmanın ürünü olarak ortaya çıktı.

Sırplar, Balkanlar’daki kimlik inşasında merkezi bir rol oynuyor

Sevba Abdula, kitabında özellikle Sırplara odaklandığını belirtiyor. "Bulgarlara, Yunanlara, Arnavut kimliğine, Makedon kimliğine de odaklanabilirsin ama ben Balkanlar'da çok kritik bir yere sahip olduğunu düşünüyorum Sırpların. Özellikle Bosna ve Kosova, hatta Makedonya sorunuyla ilgili Sırpların çok merkezi bir rolleri var."

Abdula, Sırplara olan bu odaklanmasını, bölgedeki tarihsel süreçlerdeki etkilerinden kaynaklandığını açıklıyor.

Kitabındaki ana kaynaklardan biri, tarih ders kitapları. "Ana malzemem tarihi ders kitaplarıydı ve tarihle ilgili yazılan tüm kitaplardı. 1945’ten bugüne kadar dönemi çalışmıştım, ancak 1918-1945 arası benim ana dönemi."

45 sonrası dönemde özellikle tarih dergilerine ve araştırmalara yoğunlaştığını ifade şöyle devam etti: "Yapılan tüm araştırmalara bakmışım, 45'in üzerinde ders kitabını inceledim. Bütün dönemlerdeki farklılıkları, iktidar değişiminde tarih anlatısının da değiştiğini yakalamıştım." Ayrıca, bunun, "modern iktidarın kimlik üzerindeki etkisini çeşitli araçlarla nasıl yapabildiğini", görmekte olduğunu vurguluyor.

Akademisyen Sevba, ötekileştirme süreçlerinin, özellikle modern devletlerin kuruluşlarıyla ilişkili olduğunu vurguluyor. "Bu dönem, ülkeden ülkeye değişebiliyor. Eğer ülkede homojen bir grup varsa, başka bir ötekileştirme süreci başlar, heterojen bir grup varsa ona göre farklılaşır."

Balkanlarda tarih anlatısındaki kopukluk

Abdula, Osmanlı döneminin Balkan halkları için önemli bir dönem olduğunu savunuyor. "Bütün Osmanlı, Türkler dediğin kavramı alıp bütün tarih boyuncu sürekli olarak bunu işte boyunduruk yaptı, bize zulüm etti dersen çok büyük haksızlık olur, hatta bence Makedonlar, Sırplar, Bulgarlar kendi tarihlerine haksızlık ediyorlar". Bu bakış açısı, "Balkan halklarının, kendi tarihlerine haksızlık ettiğini", çünkü Osmanlı’nın etkisi olmadan kendi tarihlerini yazmalarının imkânsız olduğunu belirtiyor.

Öte yandan, Balkanlar’daki ulusal kimliklerin, küçük tekil olayları büyütüp, büyük resmi görmeden şekillendiğini ifade ediyor: "Modern dönemde, Bulgar, Sırp kimlikleri oluşturulurken, tarih anlatısında büyük bir kopukluk yaşanıyor. 500 yıllık Osmanlı tarihine 50 sayfa, 1805- 1815 yılları arasındaki Sırp isyanlarına ise 80 sayfa ayrılıyor."

Abdula, Balkanlar’daki tarihsel anlatıların halklar arasında düşmanlıkları pekiştirdiğine dikkat çekerek, "Balkan halklarının, geçmişteki ötekileştirme süreçlerini yeniden değerlendirip, aralarındaki düşmanlıkları bir kenara bırakıp ortak bir kültürel ve ekonomik alan oluşturması gerekiyor. Ancak bu şekilde bölge daha güçlü bir hale gelebilir", dedi. Ayrıca, bu tür tarihsel anlatıların dış müdahalelere açık olduğunu vurguladı.

Osmanlı mirası ve ulus devletin çatışması

Sevba Abdula, Balkanlar’daki kimlik ve tarih anlatılarının çatışmalı ve politik olmasının nedenini, Osmanlı mirasıyla ilişkili olarak açıklıyor. "Bulgarların, Yunanların işte Sırpların bağımsızlıklarını bunlardan alabilmeleri ve tüm bu kahramanları mitleri hep bir Osmanlı ile irtibatlı olmaları. Bu bağlamda bir ‘ötekiye’ ihtiyaç duyuyorlar", dedi.

Balkanlar’daki bu farklılıkların, ulus-devlet mantığına zıt olduğunu vurgulayan Abdula, "Makedonya görebildiğimiz kadarı ile iki tane tarihi anlatısı var, iki resmi dil var, bu aslında Ulus Devlet mantığına çok zor, bölünmeye giden çok önemli taşlar bunlar. Biz çeşitli farklı versiyonlarla devleti yürütebiliyoruz. Ama başka yerlerde bu çok mümkün değil. Biz özel bir devletiz", ifadelerini kullandı.

Аyrıca Balkan halklarının tarihsel anlatılarında Orta Çağ'a sıkça atıfta bulunduğunu ve bu durumun milliyetçi, irredantizm politikaları pekiştirdiğini ifade ediyor:

"Herkes bir 'Büyük' devlet kurma fikrini savunuyor: Büyük Bulgaristan, Büyük Yunanistan, Büyük Arnavutluk, Büyük Sırbistan. Birinci Balkan savaşı, İkinci balkan savaşı sonraki 90’lardaki savaşlarda hep görüyoruz bunu”, ifadelerini kullandı.  

Bu genişleme politikaları birilerini ‘öteki’ olarak görmeye neden olabildiğini belirten Sevba, “Bizim Balkan bölgesi maalesef böyle bir kırılmalara, çelişkilere sahip bir bölge”, dedi.

Adalet, insan hakları ve birlikte yaşama kültürü

Sevba Abdula, Balkan Studies Foundation (Balkan Çalışmaları Vakfı) olarak, bölgeye dair geliştirdikleri perspektifi ve vakfın çalışmalarını şu şekilde açıklıyor.

Vakfın temelleri, Feta Efendi Derneği ile atılıyor ve başlangıçta daha çok Üsküp merkezli. Ancak vakıf, zamanla bölgedeki genişlemeyi ve farklılıkları önemseyerek, Balkanlara açılmaya başlıyor.

Abdula, vakfın misyonunu, ilmi, araştırma ve eğitimi merkeze alarak geliştirdiklerini belirterek vakfın bir enstitü tarzında nitelikli ve profesyonel bir yapıya sahip olduğunu vurguluyor. Ayrıca, Üsküp'ün sadece kendi içine bakan bir şehir olmadığını, bölgesel bağlarını da güçlendiren bir ilmi merkez olduğunu vurguluyor.

Balkanlar’ın özgün bir örnek olduğunu belirten Abdula, "Kuzey Makedonya’nın çok önemli bir örnek olduğunu düşünüyoruz, Balkanların da çok önemli bir örnek olduğunu, her ne kadar kimlik çatışmalar olsa da, bunlar bir tarafı ile beraber yaşama, birlikte yaşama, farklılıklarla bir arada bir şeyi yönetebilme tecrübesine de sahip Balkanlar."

Bu görüş, bölgedeki kimlik çatışmalarına rağmen, barışçıl bir çözüm arayışını işaret ediyor. Vakfın çalışma alanları çok geniş; sadece Üsküp'teki Türkler ve Arnavutlar arasında değil, bütün bölgeyle, Türkiye'den ve Kosova'dan öğrencilerle, akademik işbirlikleriyle Balkanların birleşik kültürünü anlatmaya çalışıyorlar.

Abdula, bölgenin geleceğini inşa etme adına yüksek öğrenimin çok önemli olduğunu belirtiyor: "Toplumun yarınlarını inşa edecek, ahlaklı, adil, eşitliği önemseyen, ehil, liyakatli insanlar yetişmesi lazım." Bu bağlamda, yüksek öğretimin sadece diploma veren bir sistem olmaması gerektiğini, toplumu şekillendirecek bireyler yetiştirilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Vakıf bünyesinde:

  • Siyaset ve Toplum Araştırmaları Merkezi
  • Abdulfettah Rauf Araştırma Merkezi
  • Balkan Dijital Sosyal Bilimler Merkezi
  • Üsküp Düşünce Okulu

gibi yapılarla göç, kimlik, dijitalleşme, yapay zeka, hafıza politikaları gibi konular üzerine çok disiplinli araştırmalar yürütülüyor.

Endişe çok, umut sonsuz

Sevba Abdula, Balkanlar'daki güncel gelişmelere dair duyduğu endişeleri ve umutları şu şekilde dile getiriyor:

Abdula, dünya siyasetinde daralma dönemi yaşandığını ve bundan dolayı endişeli olduğunu vurguladı Bu dönemde ulusal devletlerin güç kazanması, güvenlikçi politikaların artması, dış ticaretin kısıtlanması gibi gelişmelerin, tarihsel olarak savaşlara yol açtığını vurguluyor: "Dünya siyasetinde bir karmaşıklık bizi etkiler, bizim buna dair maalesef açıklarımız, kırılganlıklarımız var." Bu durum, gelişmekte olan ülkeler için büyük bir tehlike oluşturuyor. Abdula, savaşın yıkıcı etkilerinden kaçınmanın önemine dikkat çekiyor: "Savaş şu an o kadar yıkıcı ki, bu kadar geriye itici bir şey ki, ne olursa olsun bu savaşın dışında kalmamız lazım."

Bununla birlikte, gençlerin geleceğe dair umut verdiğini de belirtiyor. Gençlerin eğitim seviyesi daha yüksek, dünya ile daha iç içeler ve yeni trendlere daha hızlı adapte olabiliyorlar. Abdula, gençlerin değerler konusunda daha tutarlı ve eleştirisel olduklarını vurguluyor: Birbirlerini dinleyen, birbirlerine değer katan, Makedonya ekonomisine kalkınmasında daha katkılar veren, katma değerli işler yapabilen, eğitim felsefesine yeni şeyler katabilen dünya ile içi içe bir gençlik oluşabilir. Gençlerden gerçekten umutluyum”.

Sevba Abdula, Balkanlar’daki tarihsel anlatıların ve kimliklerin, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de şekillendiricisi olduğunu vurguluyor. Bölgenin daha iyi bir geleceğe yönelmesi için eğitim, adil ve liyakatli bireylerin yetişmesi gerektiğini savunuyor. Abdula, geçmişin ötekileştirici etkilerinden sıyrılarak, bölgedeki halkların ortak bir kültür, ekonomi ve hafıza yaratmalarının önemine dikkat çekiyor. Ancak, dünya siyasetindeki belirsizlikler ve savaş tehditleri, Balkanlar için hala büyük bir tehlike oluşturuyor. Yine de, gençlerin eğitim ve değer odaklı umut veren tutumu, Abdula için geleceğin aydınlık olduğuna işaret ediyor.

 

Hüsamettin GİNA

Video
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.