Tuvaldeki ruh: Şener Halil, çocukluktan bugüne sanatın büyüsünü anlatıyor
Kuzey Makedonya’nın öne çıkan sanatçılarından ressam Şener Halil ile, sanata ve hayata dair içten bir sohbet gerçekleştirdik.

Bu özel söyleşi, Üsküp’ün sanatsal ruhunu taşıyan tarihi Sulu Han’da, Güzel Sanatlar Fakültesi'nin de bulunduğu yaratıcı atmosferde yapıldı.
Kuzey Makedonya'nın "Balkanların incisi" olarak adlandırılan Ohri şehrinde doğan Şener Halil, ilk ve lise eğitimini burada tamamladı. Yüksek öğrenim için başkent Üsküp'e gelişi, hayatının dönüm noktalarından biri oldu. Üsküp'te Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun olmasının yanı sıra, Pedagoji Fakültesi Psikoloji Bölümü'nde de ikinci bir modülü tamamladı. Mezuniyetinin ardından hem kişisel hem de profesyonel yaşamını Üsküp'te sürdüren Halil, sanat hayatına da burada devam ediyor.
Sanat yolculuğunun başlangıcı: Yaramaz bir çocuğun tutkusu
Sanat yolculuğunun nasıl başladığına dair soruya Şener Halil'in cevabı oldukça ilginç: "Sanat yolculuğum ve resme ilgim aslında kendimi bildim bileli var."
Çocukluğunda oldukça yaramaz biri olduğunu dile getiren Halil, resme olan ilgisinin bu haşarılığını dizginlemesine yardımcı olduğunu belirtiyor. Küçük yaşlardan itibaren gördüğü her şeyi, objeleri, insanları çizmeye çalıştığını, hatta meşhur tabloları taklit ettiğini anlatıyor. Bu yeteneği kimine göre "Allah vergisi", kimine göre ise "bir çocuktan gelen merakın yansıması" olarak nitelendiriliyor.
Peki, ilk çizdiği resim neydi? Halil'in hafızasına kazınan ilk eser, büyük ihtimalle 5 yaşlarındayken bir ansiklopedide gördüğü fare resmi olmuş.
Her fırça darbesinde bir dünya
Kendisine en çok etkileyen sanatçılar ve akımlar sorulduğunda, Halil'in cevabı "genellemek doğru olmaz" ile başlıyor; zira her sanatçının farklı bir dünyayı temsil ettiğini ve bu nedenle ayrı ayrı etkileyici olduğunu belirtiyor.
Halil'e göre bir sanatçının veya akımın etkileyiciliği; ne anlattıkları, hangi dönemde neye karşılık geldikleri ve insanın ruhuna nasıl dokundukları ile doğrudan ilişkili. Bu noktada örnekler vererek düşüncelerini somutlaştırıyor:
Van Gogh'un duygularını fırça darbeleriyle doğrudan tuvale aktarması, yaşadığı ruhsal çalkantıları resme yansıtma biçimi Şener Halil'i derinden etkilemiş. Sanatçının iç dünyasındaki fırtınaları eserlerine nasıl yansıttığını takdire şayan buluyor.
Frida Kahlo ise kendi bedenini, yaşadığı acıları, kimliğini ve kadınlığını sanat aracılığıyla yıllar boyunca anlatan bir figür olarak öne çıkıyor. Halil, Kahlo'nun her tablosunun adeta bir "iç dökümü" olduğunu vurguluyor.
Sanat akımlarına gelince, Halil, Rönesans, Barok, Empresyonist, Ekspresyonist, Fütürist ve Sürrealizm gibi dönemlerin ressamlarını ve akımlarını da etkileyici bulduğunu ifade ediyor. Bunun nedeni ise sadece resim yapmakla kalmayıp, zamanlarını, duygularını ve insan olmanın özünü bizlere yansıtmış olmaları.
Şener Halil, bir ressam tablosunu şöyle yorumluyor: "O yüzden bana göre bir tablo bazen bir roman kadar çok şey anlatır bize."
Sanat anısı: Çocuklarla ortak bir tuval
Pek çok sanat anısı olduğunu belirten Halil, özellikle üniversite yıllarından bir olayın kendisi için ne kadar değerli olduğunu paylaştı.
Üniversite döneminde bir arkadaşının aracılığıyla Kimsesiz Çocuklar Vakfı'na bir resim hediye etme kararı almışlar. Halil, o zamanlar yaptıkları resmin o kadar büyük ve muazzam olduğunu anlatıyor ki, vakfa götürdüklerinde koridoru boydan boya kapladığını söylüyor. Ancak bu resmin özel bir tarafı varmış: Sadece resim yaparken, oradaki çocuklar için bir bölüm, bir boş yer bırakmışlar.
İşte Halil'i en çok etkileyen an da tam olarak bu noktada yaşanmış: Daha sonra çocuklarla birlikte resmin boş kalan yerlerini doldurmuşlar. Halil o anı şöyle ifade ediyor: "O an benim için çocuklara fikir ve duygu olarak dokunduğumuzda, onların duyguyu özgürce resme aktardıklarını gördüğümde benim için muazzam bir andı."
Çocukların saf ve özgür ifadelerinin tuvale yansımasını görmek, sanatçının ruhunda derin izler bırakmış.
"Doğanın Renkleri" projesi
"Doğanın Renkleri" projesine nasıl dahil olduğunu sorduğumuzda Halil'in cevabı netti: "Dahil oldum yerine baştan beri bu projenin içindeyim desem daha doğru olur."
Halil, projenin fikir aşamasından itibaren doğru yerde olduğunu hissettiğini belirtiyor. Bu projenin gerçekleşmesinde öncülük eden ve kendisine ilham veren isimlere teşekkür etmeyi de ihmal etmiyor. Özellikle Türk Kültür Merkezi'ne, yönetim kuruluna ve bu kurumun yıllar sonra ilk kez Kuzey Makedonya'da kurulmasına vesile olan Sayın Enes İbrahim'e minnettar olduğunu dile getiriyor. Ayrıca projede emeği geçen tüm arkadaşlarına da teşekkürlerini sunuyor.
Şener Halil için Türk Kültür Merkezi'nin önemi büyük: "Makedonya Türkleri için bu kurum çok önemli ve sahip çıkılması gereken bir kurum."
Yaratıcılığın ve yeteneğin en saf hali
Halil, bu projenin temelinde yatan en önemli motivasyonlarından birini, gençlerle bir araya gelmenin getirdiği benzersiz dinamik olarak açıklıyor.
Şener Halil, genç yeteneklerle çalışmanın ister sanatta ister eğitimde ister başka bir alanda olsun, çok güzel ve heyecan verici bir deneyim olduğunu vurguluyor. Ona göre bu süreç, yaratıcılığın ve yeteneğin en saf haline tanıklık etmek gibi ayrı bir his veriyor.
Bu durumun temel nedeni ise gençlerin henüz bir kalıbın içine sıkıştırılmış olmamaları. Halil, onların çok özgün fikirler ortaya koyabildiğini belirtiyor. Gençlerin bu taze bakış açısını, "bir taze rüzgâr gibi beklemediğin anda gelen düşüncelerini havalandıran bir şey" olarak tanımlıyor.
Doğa ve sanat: İnsanlık tarihi kadar eski bir ilişki
Halil'e göre doğa ve sanat arasındaki kadim ilişki, insanlık tarihi kadar eski, derin ve çok katmanlı bir kavram; iki alan birbirini hem besliyor hem de yansıtıyor.
Halil, öncelikle doğanın sanat için bir ilham kaynağı olduğunu vurguluyor. Yüzyıllar boyunca sanatçıların doğadan ilham aldığını, bu ilhamın doğrudan bir manzara resmi olabileceği gibi, doğadaki renkler, formlar, döngüler, canlıların davranışları veya herhangi bir doğal unsura dayandığını belirtiyor. Örnek olarak, Claude Monet'nin nilüfer tablolarını direkt doğadan esinlenmiş eserler olarak gösteriyor.
Sanatın sadece resimle sınırlı olmadığını ifade eden Halil, bu ilişkinin müziğe de yansıdığını belirtiyor. Vivaldi'nin "Dört Mevsim" konçertosunun doğrudan doğadan esinlenmiş bir başyapıt olduğunu hatırlatıyor. Heykelde ise günümüz sanatçılarından Andy Goldsworthy'nin doğa temelli işlerini örnek vererek, doğayı anlamanın ve yorumlamanın bir yolu olarak sanatı işaret ediyor.
Genç sanatçılarla çalışmak ve tavsiyeler
Şener Halil, "Doğanın Renkleri" projesinde genç yeteneklerle çalışmanın, onların enerjisini ve yaratıcılığını hissetmenin kendisi için harika bir deneyim olduğunu belirtiyor. Özellikle sanata ilgi duyan bu gençlere ve ailelerine yönelik önemli önerilerde bulunuyor.
Halil, öncelikle ailelere sesleniyor: "Hem onların yaratıcılığını desteklemek hem de iç dünyalarını özgürce ifade edebilecekleri bir alan sunmaları açısından çok önemlidir." Genç yaştaki bu ilgi ve merakın doğru yönlendirilmesi halinde, ömür boyu sürecek bir sanat sevgisine dönüşebileceğini vurguluyor.
Ressam Şener Halil ile gerçekleştirdiğimiz bu keyifli söyleşide, sanatla iç içe bir yaşamın derinliklerine indik. Çocukluğundan bugüne uzanan ilham dolu yolculuğunu ve genç yeteneklere olan inancını dinledik.
Hüsamettin GİNA